Başkanın Mesajı

Başkanın Mesajı

ŞEHİDLİK VE GAZİLİK

Allah cc şöyle buyuruyor: “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız. Peygamberimiz (sav) Hadis-i şerifte ise şöyle buyuruyor:

“Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı cân-u gönülden isterse, yatağında ölse dahi Allah onu
şehitler derecesine ulaştırır.”

Allah yolunda canını feda ederek öldürülen Müslüman’a ‘’ŞEHİT’’ denir. Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklandırılacağı ve cennete gireceğine şahit olunduğu için Şehit adını almıştır. Şehitlik Allah’ın, din ve vatan uğruna canını feda eden kişilere verdiği en yüksek manevi rütbedir. Peygamber Efendimiz Şehitlerin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir.

Gazi ise, Allah yolunda ve vatan uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde ölmeyip, sağ kalan kimselere verilen addır. Gaziler de şehit olmak ve bu mertebeye yükselmek için savaştığından dolayı onlar da şehitler derecesindedirler.

Bakınız! Allah cc şöyle buyuruyor: “Allah yolunda öldürülenleri (şehitleri) sakın ölüler sanmayın! Bilakis onlar diridirler. Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.”

Sevgili Peygamberimiz şehitliğin derecesi ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Hiç kimse cennete girdikten sonra bütün dünyaya sahip olsa bile tekrar dünya’ya dönmek istemez. Yalnız şehitler, gördükleri hürmet, keramet ve erdikleri nimetler sebebiyle dünya’ya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.”

Şehitliğin Fazileti
İnsan niçin şehit veya gazi olmak ister? Çünkü başka bir çaba ile bu rütbelere erişemez de ondan. Bu rütbeler ancak canı fedâ etme karşılığında elde edilir.

Peygamberimize bir adam sordu:
– Ey Allah’ın Resulü, bana savaşa denk olan bir amel göster?

Peygamberimiz:
– Buna denk bir amel bulamıyorum, buyurdu.

Sonra da:
-Savaşçı savaşa çıktığı zaman, camiye kapanıp durmadan ve usanmadan namaz kılmaya ve ara vermeden oruç tutmaya gücünüz yeter mi? buyurdu.

Bunun üzerine adam:
– Buna kimin gücü yeter, ey Allah’ın Resulü? dedi.
Tevbe sûresinin 19’uncu âyetinde şöyle buyuruluyor:

“Siz, hacılara su dağıtma ve Mescîd-i Haram’ı (Kabeyi) onarma işiyle, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda savaşanların yaptığı işi bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında eşit olamazlar.”

Vatana olan sevgimizi ancak onun uğrunda yapacağımız çalışmalarla gösterebiliriz. Yaşı, cinsi, görevi ne olursa olsun, herkesin bu vatan için yapması gereken işler vardır. Tarihi şan ve şerefle dolu olan bu milletin ataları, vatan, millet ve inançları uğrunda her türlü zorluğa göğüs germiş, gerektiğinde hiç çekinmeden canlarını vererek şehitlik mertebesine ulaşmışlardır. Şehitler ölü değil diridirler, bu sebeple yıkanmazlar, üzerlerindeki elbise ve
yaralarıyla defnedilirler.

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”

Vatanı korumak kollamak hem milli hem de dini bir görevdir. İslam Dini vatan savunması için savaşmayı ibadet, vatan savunmasından kaçmayı büyük günahlardan saymıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), “Vatan savunması için nöbet bekleyenlerin gözlerini cehennem ateşinin yakmayacağını müjdelemiştir.”

Bu cennet vatanı bizlere emanet eden bütün şehitlerimize ve vefat eden gazilerimize, Allah rahmet eylesin. Hayattaki gazilerimize sıhhat ve afiyet versin, bizlere de onların yolundan yürümeyi cümlemize nasip eylesin inşaallah.